Ana içeriğe atla

Doğanın Aynası Olarak İyileşmek

Grilikten, hızlı yaşanan hayatlardan, birbirine dayanarak hayatta kalan evlerimizden kaçıp bir süreliğine doğanın; vahşi varlığına göz yumulmuş, belki de farkedilmemiş yerlerine gitmenin üzerimizde yarattığı etkiyi düşününce, üstümüze üstümüze gelen her şeyin içinde aslında her şeyi nasıl hayat memat meselesi yaptığımızı anlayamayışımız, kendimizi kaptırıp şehirlerin ve streslerin içinde sevdiğimiz insanlara ama en çokta kendimize zarar vermemiz çok korkunç ve bir o kadar da anlamsız geliyor.
 Sanki binalar büyüdükçe sabrımız azalıyor.
 İnsanlar çoğaldıkça biz azalıyoruz.
Bizi bu kadar rahatlattığını ve gerçeğe döndürdüğünü bildiğimiz halde doğaya inatla dönmüyor oluşumuza her seferinde hayret ediyorum.
Şehirlerin içinde bunlara sahip olmadığımıza dair söylemlerimiz de aslında en yakın parka gitmeye üşendiğimiz için uydurduğumuz bahaneler.
Kestiğimiz ağaçlar ve yerine yaptığımız sayısız avm'ler bizi bunaltmaya ve tüketici hayata ittirmeye devam ederken şehrimizde hala kalan ağaçlara, ormanlara, denizlere veya nehirlere yönelmemiz gerektiğine yürekten inanıyorum. Hatta sanırım ruh sağlığımız için en çok buna inanıyorum.
Asfaltlara biraz tatil verip, çimlere çıplak ayaklarımızla basmalı; dünya son hız dönüyormuş gibi gelirken kafamızı yukarı kaldırıp aslında bulutların bir yere kaçmadıklarını görmemiz gerekiyor.
Doğanın bize gösterdiği sabırın yarısını kendimize göstermemiz gerekiyor.
Vapur karayı gördüğü anda kalkan, içeri girip ayakta inmeyi bekleyen guruha katılan insanlara anlam vermekte zorlanıyorum. Görülecek, sevilecek, hayran olunacak bu kadar güzel bir dünya varken hayatındaki komik streslerden şikayet etmeyi sürdüren insanlara ne diyeceğimi bilemiyorum.
Ya da biliyorum.
Rahatlayın. Başına bir insan gelmeyen ortalama bir ağaç sizin dört katınız kadar yaşıyor.
Günlük problemlerimiz büyük resime bakabildiğimizde gerçekten hiçbir şey ifade etmiyor.
Ve kesinlikle başına kendisi gelmeyen insan çok daha mutlu yaşıyor.
İnsan yarattığı yaşamın kölesi olmadan yaşamalı. Doğa gibi yaşamalı.
Kendinden özgür.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mevsimsel Renk Analizi Trendi

Yakın zamanda bir renk analizi profesyoneli olan Oya Komar ile profesyonel mevsimsel renk analizimi yaptık. Hayatında kendisiyle ilgili hiçbir şeye şaşırmayan ben şaşkınlıklar içinde bir seans geçirdim. Kendimi tanımakta bir adım daha olmuş oldu böylece renk analizi. Youtube videomda benimle beraber sürecin bir kısmını yaşayabilir, öğrendiğim bazı bilgileri buradan okuyabilirsiniz. Daha fazla bilgi ve profesyonel bir deneyim için Oya hanım'ı taki etmenizi, imkanınız varsa da ziyaret etmenizi tüm kalbimle öneririm. Bir sürü app'ten internet sitesinden aylarca farklı sonuçlar alıp durdum. Artık delirmek üzereyken Oya hanımla tanıştım ve aslında bu olayın nasıl detaylı olduğunu gözlerimle gördüm ve dinledim. Size aşağıda basit bilgilerden bahsediyorum, videoda da deneyimimi görüyorsunuz. Tabi ki hiçbir şey kendi deneyiminizin yerini tutmaz ama bunların merakınızı gidermeye yarayacağınız umuyorum. Mevsimsel renk analizi, cilt tonunuz (üst tonu değil alt tonunuz), doğal göz renginiz...

Atomic Blonde (Sarışın Bomba) Film Yorumu (Spoilersız)

American Gods yazımdan sonra gazı alıp dün izlediğim Atomic Blonde filmini de biraz kendimce yorumlamak istedim. Öncelikle Charlize Theron etkisi demek istiyorum. Kadının oyunculuğu aklımızı başımızdan alıyor zaten, bu filmde ise öyle bir karakter oynuyor ki "büyüyünce bende Charlize olacağım!" diye tutturasınız gelebilir. Benim geldi şahsen. Lorraine (Charlize Theron'un oynadığı baş karakter) tam anlamıyla -ingilizce kullanımı maruz görün- bir badass. Film, Lorraine karakteriyle bir çok tabuyu yıkıyor. Çizgi romanında da karakter böyle mi bilemiyorum, cahilliğimi maruz görün ama okumadım. Lorraine hem biseksüel olması, hem çok iyi dövüştüğü halde çok güzel de dayak yemesiyle kesinlikle alıştığımız karakterlerden farklı. Zaten ilk sahnelerde Lorraine'i ağzı yüzü vucudu mosmor halde görüyoruz. Film, dövüş sahnelerinden ve sigara içmeyenin bile sinemada sigara yakmak isteyeceği sigara ve alkol sahnelerinden oluşuyor basitçe baktığımızda. Ama gerçekten basitçe baktığı...

AMERICAN GODS Dizisi : Yorum ve İnceleme (Spoilersız)

Uzun bir aradan sonra yine karşınızdayım. "American Gods" dizisini 2 günde bitirdim, işlerim olmasaydı muhtemelen bir oturuşta da bitirebilirdim. Dizi, yeni ve eski tanrılar arasındaki savaşı ve bunun arasında kalan Shadow Moon diye yakışıklı mı yakışıklı tatlı mı tatlı bir abimizi konu alıyor. Tüm edebiyat okuma olayı bilgime dayanarak, Shadow'un günümüz insanını temsil ettiğini söyleyebilirim. Tanrılara inanması için Tanrı tarafından ikna edilmeye ihtiyacı olan modern insan. Tabi spoiler vermek istemesem de özetle konu için daha derin şunu söyleyebilirim. Shadow'un arayışında kendi inançlarımızı sorgulayabileceğimiz, ya gerçekten böyleyse diyebileceğimiz bir alternatif evren olmuş. Diziyi az önce bitirdim, kitaplarını sipariş ettim ve hakkında yorum yazmaya oturdum. Bence ben bu diziyi beğenmişim. Bunu görmek hiç zor değil. Peki siz beğenir misiniz? Eski Tanrılar ve kültürleri hakkında bilginiz varsa çok mutlu hissedeceğinizi söyleyebilirim. Dizide Tanrı k...