Ana içeriğe atla

Tuçi hayat güncellemesi 1.0.

Artık soğuklar gelebilir mi lütfen..
Hayatımda ilk kez bir mevsimi geride bırakmak için bu kadar hevesliyim. Sanırım tatile falan gidemiyorum, iş yaparken de sıcak olması çok anlamsız geliyor o yüzden istemiyorum. Artık sıcacık kahvenin, şarıldayan yağmurun, üstüme çektiğim benden 3 tane sığdırma kapasiteli sweatshirtlerimin keyfine varmak istiyorum ya! Christmas süslerimi geri getirmek istiyorum. Toffee nut latte'nin sıcağı çıksın her gün bitmesine ne kadar kaldı diye sorayım istiyorum. Bu havada hiçbir şey yapılmaz diyebilip oturup yazmak, audiobook dinlerken sokaktan geçenleri izlemek istiyorum. 20-25 tane mumu aynı anda yakıp çam ağacının altındaki kendime aldığım hediyelerin (çorapların) paketleriyle oynayan kendimi sıkıştırmak istiyorum. Hatta mümkünse bu kış kendime yastıklardan kale yapıp orada yaşamımı sürdürmek istiyorum.
Bilmiyorum niye böyle oldu ki. Kışı da sevmezdim ben. Okul bitince tüm mevsimler eşitlendi birden.
Bir de şey istiyorum ben ya inanılmaz bir derecede. Maça'yı (a.k.a. kedim) alıp doğanın, denizin bol bol olduğu yerlere gezmeye gitmek. Maça'yı biraz köpek olarak görmek istiyorum, koşalım falan beraber, gezelim her yeri. Ne biliyim böyle hayallerim var. Onsuz da gidemem yani hiçbir yere. O yüzden çıkmaz ayın son çarşambasına kalıyor tabi tüm bu gezicikler.
Böyle bugün size hayatımdan güncellemeler yapıyım dedim çünkü anladığım kadarıyla seviliyor böyle şeyler. Hiç beceremem günlük yazmayı ama mesela günlük ile yada yazma eylemiyle alakası yok hiçbir şeyi o kadar düzenli yapamıyorum ben. Ama böyle bir challenge koyabilirim kendime aslında. Alışkanlık edinmeye çalışırım, snuçta bir şeyi düzenli yapsam diğerleri de gelir bence peşinden.
Neyse.
Hayat güncellemeleri diyorduk.
Yani tabi ben hiç oturup kendimden bahsetmediğim için pek mantıklı değil şuradan buradan başlayalım demek. Uzun zamandır görmediğin arkadaşına ee nasıl gidiyor neler yapıyorsun demek gibi. Oturup neler yaptığını anlatsa 72 saat sürecek, iyi ya sen diyip geçiyor mecbur.
Ben de şey diyim; mezun oldum, biraz sıkıntılı oldu hocaya yaptırım falan bir ton şeyle uğraştık ve normalden geç alabildim mezuniyetimi, böylece de yüksek lisanlarımın başvuruları çuf diye kaçtı önümden. Hocam sağolsun. :) Neyseki uğraştığım işler olduğu için boşluk yılı gibi hissettirmiyor. Hatta en dolu yılım bu olacak sanırım, yazın başlangıcından öyle hissettiriyor yani.
Bu dönemimi özellikle Youtube kısmına ayırmayı tercih ediyorum yani bu  daha çok video, daha kaliteli video demek. Bir kaç şeyi kabul ettim bu konuda, bir kaç şeyi ise değiştirdim.
Öncelikle boş video yapmadığımı, yapamayacağımı kabul ettim, keşke bunu yapabilen bir insan olsaydım ve kanal çok hızlı yükselseydi ama yapamıyorum, ben böyle bir insan değilmişim, kabul ettim, kendi içeriğimi geliştirmeye çalışıyorum. Birilerinin de böyle içerikler yapıp az izlenmesi lazım yani sonuçta değil mi :) Biraz sitemlendikten sonra düzeltebildiklerimden bahsetmek istiyorum. Kanaldaki video, ışık, ses kalitesi sinirlerimi bozuyordu ve annemin desteğiyle bunu düzelttim. Bir sürü yeni ekipamanım oldu. Üzerine bende daha çok isteklendim yaptığım şeye. Haftada 2 video koymaya başladım. Biri vlog tadında biri benim klasik içeriğim olarak ilerlemeye karar verdim, sık video koymak takipçilerle daha sık iletişimde olmak demek aynı zamanda da iki katı iş demek tabiki, hatta yeni ekipmanlar ve fikirlerle üç katı denebilir. Sonra dedim ki ben abartıyım bu işi hiç zamanım kalmasın.
Evet. YOUTOBER yapmaya karar verdim. Bu demek ki ekim ayına 31 video yetiştirmeye çalışıyorum, içerik kalitesini asla düşürmeden, yaptığım işin 10 katını yapıp bir ay boyunca her gün içerik yüklemeye karar verdim o yüzden şu ara başka hiçbir şeye izin veremiyorum neredeyse hayatımda. Motor ehliyeti almaya çalışıyorum bu arada. Eh malum youscope çekimlerine de tam gaz devam ediyoruz. Sosyal hayatım ben montaj yaparken sevgilimin yanımda oturmasına indirgendi artık. Olsun.
Seviyorum yaptığım işi. Bazı insanlar hakaret etmeyi, kıskanmayı, aşağılamayı, küfretmeyi, taciz etmeyi seçseler de aldığım hayatımı değiştirdin mesajları onları umrum listesinde çok aşağılara itebiliyor neyse ki.
Başka ne diyebilirim şu ara hayatım konusunda bilmiyorum.




"Ne imla

Ne satır arası
Ne paragraf
Boşluk yok Olric!
Dopdoluyum."



Tuçi'den hayat güncellemesinin sonuna geldiniz. Bunu ara sıra yaparım belki yine. Ya da yapmam bilmiyorum. Kendinize iyi bakın. Bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mevsimsel Renk Analizi Trendi

Yakın zamanda bir renk analizi profesyoneli olan Oya Komar ile profesyonel mevsimsel renk analizimi yaptık. Hayatında kendisiyle ilgili hiçbir şeye şaşırmayan ben şaşkınlıklar içinde bir seans geçirdim. Kendimi tanımakta bir adım daha olmuş oldu böylece renk analizi. Youtube videomda benimle beraber sürecin bir kısmını yaşayabilir, öğrendiğim bazı bilgileri buradan okuyabilirsiniz. Daha fazla bilgi ve profesyonel bir deneyim için Oya hanım'ı taki etmenizi, imkanınız varsa da ziyaret etmenizi tüm kalbimle öneririm. Bir sürü app'ten internet sitesinden aylarca farklı sonuçlar alıp durdum. Artık delirmek üzereyken Oya hanımla tanıştım ve aslında bu olayın nasıl detaylı olduğunu gözlerimle gördüm ve dinledim. Size aşağıda basit bilgilerden bahsediyorum, videoda da deneyimimi görüyorsunuz. Tabi ki hiçbir şey kendi deneyiminizin yerini tutmaz ama bunların merakınızı gidermeye yarayacağınız umuyorum. Mevsimsel renk analizi, cilt tonunuz (üst tonu değil alt tonunuz), doğal göz renginiz...

Atomic Blonde (Sarışın Bomba) Film Yorumu (Spoilersız)

American Gods yazımdan sonra gazı alıp dün izlediğim Atomic Blonde filmini de biraz kendimce yorumlamak istedim. Öncelikle Charlize Theron etkisi demek istiyorum. Kadının oyunculuğu aklımızı başımızdan alıyor zaten, bu filmde ise öyle bir karakter oynuyor ki "büyüyünce bende Charlize olacağım!" diye tutturasınız gelebilir. Benim geldi şahsen. Lorraine (Charlize Theron'un oynadığı baş karakter) tam anlamıyla -ingilizce kullanımı maruz görün- bir badass. Film, Lorraine karakteriyle bir çok tabuyu yıkıyor. Çizgi romanında da karakter böyle mi bilemiyorum, cahilliğimi maruz görün ama okumadım. Lorraine hem biseksüel olması, hem çok iyi dövüştüğü halde çok güzel de dayak yemesiyle kesinlikle alıştığımız karakterlerden farklı. Zaten ilk sahnelerde Lorraine'i ağzı yüzü vucudu mosmor halde görüyoruz. Film, dövüş sahnelerinden ve sigara içmeyenin bile sinemada sigara yakmak isteyeceği sigara ve alkol sahnelerinden oluşuyor basitçe baktığımızda. Ama gerçekten basitçe baktığı...

AMERICAN GODS Dizisi : Yorum ve İnceleme (Spoilersız)

Uzun bir aradan sonra yine karşınızdayım. "American Gods" dizisini 2 günde bitirdim, işlerim olmasaydı muhtemelen bir oturuşta da bitirebilirdim. Dizi, yeni ve eski tanrılar arasındaki savaşı ve bunun arasında kalan Shadow Moon diye yakışıklı mı yakışıklı tatlı mı tatlı bir abimizi konu alıyor. Tüm edebiyat okuma olayı bilgime dayanarak, Shadow'un günümüz insanını temsil ettiğini söyleyebilirim. Tanrılara inanması için Tanrı tarafından ikna edilmeye ihtiyacı olan modern insan. Tabi spoiler vermek istemesem de özetle konu için daha derin şunu söyleyebilirim. Shadow'un arayışında kendi inançlarımızı sorgulayabileceğimiz, ya gerçekten böyleyse diyebileceğimiz bir alternatif evren olmuş. Diziyi az önce bitirdim, kitaplarını sipariş ettim ve hakkında yorum yazmaya oturdum. Bence ben bu diziyi beğenmişim. Bunu görmek hiç zor değil. Peki siz beğenir misiniz? Eski Tanrılar ve kültürleri hakkında bilginiz varsa çok mutlu hissedeceğinizi söyleyebilirim. Dizide Tanrı k...