Bugün göz doktorundaydım. İlk kez lens takmaya başladım ve bu bir şeyi farketmeme sebep oldu.
Uzun süredir bir değişim içerisindeyim ve dünyayı eskiden gördüğümden çok daha farklı görüyorum. İnsan davranışının altında yatan sebepleri araştırdıkça çoğu problemin aslında görünenden daha içeriden kaynaklandığını ve çoğu zaman insanların size olan bakışının sizin kişiliğinizden farklı olarak onların sizi gözlemleme şeklinden ve bilinçaltlarındaki genellemelerden kaynaklandığını öğrendim.
Bugün kendi gözlerimden başka bir aksesuar olmadan ilk kez dünyayı net görebilmeye başladım. Bu da bana aslında ne kadar çok insanın aynı şeyi yaşadığını farkettirdi. Düşünsenize, hayatı hep tek bir şekilde görebilmişsiniz ve bu görüşün diğer insanlarınkinden farklı olduğunu anlayabilme ihtimaliniz neredeyse yok. Belki de ilerideki plakayı görememe sebebinizin miyop olduğunu değil uzakta olduğu için olduğunu düşünüyorsunuz, aynı şekilde belki sizin bakış açınızdan her mutluluk buğulu yada uzak, peki ya gerçeklik lensleriniz olsaydı? Size mutluluğun aslında kendi yarattığınız bir akıl durumu olduğunu söyleyen, hayatınızdaki problemlerin bir çoğunu sizin bilinçli bir şekilde yarattığınızı söyleyen lensleriniz?
Maalesef ki bu lenslerle çözülebilen bir şey değil. Ama bu bir hastalık. Suçlama hastalığı. İçleştirememe hastalığı. Olduğundan daha büyük görme hastalığı. Ve her hastalık gibi bunun da tedavisi var ama ilk adım problemin kaynağını kabullenmek ve iyileşmek istemek.
Ben bu yolculuğa böyle başladım. Zamanla ne kadar çok şeyi kişisel olarak algıladığınızı ama aslında herkesin kafasında başka şeyler olduğunu, davranışlarımızın sebeplerinin çoğu zaman gösterdiğimizden farklı olduğunu ve mutlu olamamanızın sebebinin mutsuzluğa, onun getirdiği onaylama ve ilgiye, muhtaçlık olduğunu anlamaya başladığınızda kendi gözlerinizle, gerçekliği görmeye başlayabilirsiniz.
Tabi ki tüm bunlardan önce aslında hayata olan bakışınızın buğulu olduğunu kabul etmeniz gerek.
Ne kadar çok insanın sırf kendi görüşlerindi yalanlamamak adına yada dert ortaklığı ilgisini kaybetmemek adına "ben mutlu olamam" dediklerini anlasanız şaşırırsınız.
Mutluluk, içsel barış ve farkındalık ile gelir. Bu yolda tek büyük düşmanınızsa kendinizsiniz. Ve kusura bakmayın, ürettiğiniz bahanelerin hiçbiri gerçek değil. Dertlerinizle insanları etkilemeyi bırakın. Ali'nin başı ağrıyor diye sizin daha çok ağrımak zorunda değil. Yada Ayşe'nin yalnızlığının boyutu sizinkinden çok daha küçük olmak zorunda da değil. Yarışmayın. Yarışmak sizin işiniz değil. Çözmek ve devam etmek sizin işiniz. Aksi taktirde hayatı boyunca bahtsızlığından şikayet edip duran hayat kurbanı insanlardan olmaya mahkumsunuz. Çok acımasızca belki evet ama aslında o kadar basit ki, nice insanların bu şekilde hayatlarını çöpe atmalarını algılayamıyorum. Kendiniz için yaşamayı öğrenin, kimseye verecek manevi bir hesabınız yok, varmış gibi davranmayın.
Hayata uzaktan buğulu gözlerle bakmayın, harekete geçin, görmeye uğraşın ve hayatı yakaladığınız yerden yaşamaya başlayın.
Hayatı izleyebileceğiniz en iyi koltuk gözleriniz.
Kendinize iyi bakın. Gerçekten.
Yorumlar
Yorum Gönder